HABER |
Sürdürülebilirlik
30.5.2024

SÜRÜDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASINDA YENİ BİR PERSPEKTİF: BİYOÇEŞİTLİLİK

4 Dk. Okuma
Sürüdülebilir biyoçeşitliliği temsiz eden yeşil çizgile noktalar ve gökyüzü

İklim değişikliğine karşı elimizdeki en güçlü savunma mekanizması biyoçeşitlilik, yani bir ekosistemdeki tüm canlı organizmaların çeşitliliği. Biyoçeşitliliği yüksek olan ekosistemler yalnızca iklim krizine karşı daha dirençli olmakla kalmıyor ayrıca dünyanın geri kalanı için iklim krizinin etkilerini yavaşlatabiliyor. Artan arazi kullanımı, orman ekosistemlerinin yok oluşu, okyanuslardaki kirlenme gibi birçok sebepten azalan biyoçeşitlilik, önümüzdeki yıllarda bir milyon canlının soyunun tükenmesiyle daha büyük bir tehlikeye girebilir. Hal böyleyken biyoçeşitlilik mevzusunu sürdürülebilirlik ajandasının dışında tutmak mümkün değil.

Biyoçeşitliliğin azalması işin geleceği ve kârlılık üzerinde de çeşitli riskler arz ediyor. Örneğin, tarım alanında iş yapan bir şirketin ekosistemde azalan doğal polenleme süreçleri sebebiyle finansal kayıp yaşaması mümkün. Bir diğer risk ise biyoçeşitliliğin azalmasıyla iklim krizinin etkilerinin artması ve artan etkiler yüzünden firmaların yalnızca kırsalda değil kent merkezlerindeki operasyonlarda da kayıplar yaşaması. Son birkaç yazdır Karadeniz bölgesinde hayatı durduran seller bunun bir örneği olabilir. Riskleri anlamak kadar raporlamak ve takip etmek de önemli, bu aynı zamanda şirketlerin küresel standartlara ayak uydurmasını da sağlayacaktır. 2021’de kurulan TNFD (Taskforce on Nature-related Financial Disclosures) gibi platformlar şimdiden yatırımcılara doğa kaynaklı finansal riskleri göz önünde bulundurarak yatırım yapmalarını tavsiye ediyor. Şimdiden başlanan raporlama pratikleri uzun vadede finansal kazanımlara da yer açabilir.

GRI’den yeni rehber: Biyoçeşitlilik 2024

Geçtiğimiz Ocak ayında Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative - GRI) tarafından yayınlanan GRI 101: Biyoçeşitlilik 2024 raporlama rehberi biyoçeşitlilik raporlaması için atılmış önemli küresel adımlardan oldu. GRI, Ocak 2026’dan sonra yayınlanacak tüm sürdürülebilirlik raporlarında biyoçeşitlilik raporlaması zorunlululuğunu yürürlüğe sokacak, şimdilik sadece pilot firmalar bu çerçeveden faydalanıyor. GRI'nin sunduğu yeni çerçevede firmaların işlerini yaparken biyoçeşitlilik üzerinde yarattığı etkiyi raporlaması yetmeyecek, aynı zamanda bu etkiyi minimize etmek için atılacak adımları, yakın gelecekte biyoçeşitliliği koruma planlarını raporlaması gerekecek. Rehberde bir diğer ilgi çeken konu ise tedarik zinciri şeffaflığına yapılan vurgu; bundan sonra yapılacak sürdürülebilirlik raporlamalarında şeffaf ve güvenilir veri yayınlamanın önemini gösteriyor.

Biyoçeşitlilik etkilerini yönetmek

GRI rehberinde, çevresel tedbirlere ek olarak ÇSY’nin Y yani yönetişim bacağında da biyoçeşitliliğe dair acil önlemler alınması tavsiye ediliyor. Liderler başta olmak üzere şirket içi ekiplerle üç adımda biyoçeşitlilik konuşmak mümkün:

  1. Şirket liderlerinin biyoçeşitliliğe dair kapasitesini geliştirmek ve bazı önemli kavramların içselleştirilmesini sağlamak için eğitimler şart. Eğitimlerin akabinde biyoçeşitliliğe dair riskler ve fırsatlar göz önünde bulundurularak detaylı planlamalar beraber yapılmalı.
  2. Biyoçeşitliliğe dair hedeflerin hem şirket içinde hem de şirket dışı raporlamalarda açıkça konuşulması mutlaka gerekli. Ayrıca konulan hedeflerin ne kadarının hayata geçtiği, başarısız olunan konularda nelerin gelişebileceğini konuşmak tavsiye edilen önlemler arasında.
  3. Çeşitli biyoçeşitlilik inisiyatiflerine dahil olarak konuya dair farkındalığınızı artırmak da mümkün. Bu inisiyatiflere dahil olmak yalnızca şirket çalışanlarında kapasite artışına sebep olmaz, aynı zamanda gelecek politikaları etkilemek için size bir şans verir.

Yakın gelecekte biyoçeşitliliğin önemi

Kısacası, iklim krizinin geldiği noktada şirketlerin sadece iklim değişikliği konusunda risk yönetimi yapması yeterli değil. İklim değişimi ve kirliliğe bağlı olarak azalan biyoçeşitlilik de bir an önce şirketlerin gündemine girmeli ve biyoçeşitlilik odaklı risk yönetimi için yeni çalışmalara başlanmalı. En yaygın bahsedilen bazı risk alanları, tarımda azalan polenlemeyle başa çıkma, temiz su kaynaklarının azalması, şirket operasyonlarının su kaynaklarına verdiği muhtemel zararı önleme, vs.

CSRD kapsamında 2025 yılı itibariyle Avrupa Birliği ile çalışan şirketlerin biyoçeşitliliği sürdürülebilirlik raporlarına dahil etmesi zorunlu kılınacak. 2026’da ise küresel raporlama kurumu GRI biyoçeşitlilik raporlamasını zorunlu hale getirecek. Ayak sesleri gelen bu değişim için şimdiden hazırlanmakta ve TNFD gibi çalışma gruplarının içerisinde bulunmak kıymetli olacaktır. Ayrıca bugünden itibaren gerek performans metriklerini yönetmek, gerekse çevresel etkileri gözetmek için değer zincirinin her adımında veri odaklı sistemler kurmak oldukça önemli.